Doğada hiçbir şey israf olmuyor, kaybolmuyor, yitmiyor; ayrıca tabiat kendine ve etrafına zarar vermiyor ve zerreyi dahi ziyan etmiyor. Bunu gözü gönlü yüreği vicdanı olan her insan görüyor anlıyor ve biliyor. Tabiat yarasını kendi sarıyor, çaresini kendi buluyor. Fakat insanın verdiği zarara karşı koyamıyor.

Çöp kutularının kulplarına, hanelerin çitlerine poşet içine sıkıca sarılıp asılan ekmek, börek, çörek ve simit; her neyse zaman zaman onları topluyorum itinayla ve sahilde kuşlara, serçelere, kargalara, saksağanlara, martılara, karıncalara, böceklere doğruyorum. Serçeler ve kargalar anında hevelcük oluyorlar, birbirlerine haber uçuruyorlar. Yerken onları seyretmek, onlarla söyleşip halleşmek ayrı bir saadet, ayrı bir huzur, tarifsiz bir his ve duygu...

Kıyıda denizle yüzmeyle sporla alakalı bir dernek var; dernek binası ve arazisi var; arazi denilmez de mülk var; mülkün etrafı çitle örülü ve tıkalı, içeri girilmesin diye korumaya almışlar. Avluya da Kangal veya Karabaş cinsi iri - yarı bir köpek koymuşlar. Köpek her gördüğümde yatıyor, can sıkıntısından geziniyor, bazan asabileşiyor, oña buña çokuyor, gelene geçene kuyruk sallıyor, bazı da yattığı yerden mıyıl mıyıl bakıyor. Fakat bir kere bile birinin köpeği doyurduğuna şahit olmadım; içeriden birisi tarafından, mülkün sahipleri tarafından diyorum. Öyle ki yal kabı dahi görünmüyor köşede, kıyıda. İçinde yatmadığını zannettiğim bir köpek evi var. Hayvanın aç kaldığını düşünüyorum, aç olduğu zaten gözlerinden belli oluyor. Beni görünce yüz metre geriden hemen ayağa kalkıyor. Elim mecbur! Sahildeki sahipsiz kediler ve itler için marketten satın aldığım nevaleden ona da veriyorum; vermek zorunda kalıyorum. Çokça  gururlu!

Verdiğimi yemediğini sandım bir sabah, elimi uzattım geri almak için. "Yemiyorsun madem alayım bari" dedim. Anında tepki verdi ve hafifçe elime doğru iri dişlerini göstererek havladı ve beni uyardı. Bana, "yiyeceğim, bekle" diyor, "acele etme" diyor. Ben de bu hareketine kızdım, sokrandım, azarladım. Ama o bir hayvan. Köpek kısmı yemek veren kimseye çokup ses etmez fakat bu köpek biraz değil fazlaca stresli gibi. Sebebini de kapalı yerde aç susuz bırakılmasına bağlıyorum. Eğer benim rastlamadığım zamanlarda içeriden yal veren, doyuran varsa kimsenin de günahını almak istemiyorum; zira hariçten aynı köpeği doyuran birkaç kişiye de sordum, onlar da müspet bir cümle kurmadı...

Düşünüyorum da...

Tabiatta israf eden, müsrif olan, bu nedenle de müflis hale düşen sadece insan. Biraz daha doğa ile barışık yaşamak mümkün. İmkanlar zorlandığında imkansız diye bir şey de kalmaz.

Tüketilmeyerek çürütülen ve sonra da çöpe atılan o kadar çok nimet var ki...

Samimiyet ve nezaket insan için hakiki ve kocaman bir hüviyet ve kimlik ve şahsiyet. Diğer canlılardan farkına varma, ayırt etme ve akletme özellikleri ile ayrılıyor. Zaman zaman insanlarla hasbihal ediyorum sahilde; lafımıza sözümüze ortak olan, alıştıkları saatte yolumuzu bekleyen köpeklerle, kuşlarla, kedilerle de...

Mutluluk iyilik ve güzellik egemen olsun diye aleme!..

ES

Mayıs 22

Bu yazıyı yazmamdan bir iki ay sonra tam da orada bulunduğum sırada mülkün ve cemiyetin markalı libaslı gözlüklü havalı civalı adamları geldiler. Ayaküstü konuştuk. İşleri vardı. İşleri de mülkte müştemilat çatısına gölge yapan ağacın dallarını budamak! Budamamışlar. Ben oradan ayrılınca kökünden kesmişler. Geri döndüğümde tesadüfen ayırdına vardım. Neme lazım desem mi demesem mi? Dedim...

Ağustos 2022 başında birdenbire hiç aklımdan geçmez iken oğlum ameliyat oldu. Ağır bir ameliyat. Yüce Allah düşmanıma dahi vermesin ve göstermesin. Bağışladı bize şükür. Hamd olsun.

Atalar o yüzden demişler:

"Akla gelmeyen başa gelir!"

Taburcu olduktan sonra evde biraz daha kendine geldiği günlerde bir iki kere Dragos Belediye tesislerine götürdüm. Çorba içsin. Gözü gönlü açılsın, dünya ile temas etsin diye ama nerede? Kilo kaybı ve "içsel korku" ile kolay mı?

Şöyle çamların dibinden gölgeden götürdüm deniz kıyısına doğru. Çocuğa bakan gören, hakkında hemen gıybete başlayan insanlardan ürktüm. Bunu çocuk da görüyor ve hissediyor ama sabırlı ihlaslı; asla bizimle paylaşmadı. Annesiyle ablasıyla paylaştı belki. Bir de on günde bir gittiği psikologla. Kontrol altında hayata sarılmaya başladı.

Dört ay oldu yürüyüş yapmıyorum. Sıkıntıdan iki üç kere gittim ama derhal döndüm. Çocuktan ayrılmak istemiyorum. Evden dışarı çıkmak dahi yüreğimi acıtıyor!..

ES

Ocak 2023

Doktoru durumu fark edince hemen koridorunda bulunan diyetisyene sevk etti. Sıkı bir beslenme takvimi verdi. Uygulamaya başladık. Bu arada biraz kendine gelince kamerasını aldı ve arkadaşının evinde kısa bir film çekti. Film İtalya'dan şuradan buradan dalında en iyi film ve yönetmen ödülü aldı. Filmin yarışma heyecanı içinde zor günleri atlattı. Oyuncular da arkadaşları oldu.

Böylece benim yürüyüş maceram bitti. Oğlumun ameliyatıyla beraber dünyaya, insanlara bakış açım, tavrım ve tutumum genelde olumsuz yönde olmak üzere tamamen değişti. Belki bir gün Ulu Allah nasip ederse yürüyüşe yeniden başlayabilirim...

ES

Mart 2023

Bu yazıyı sene geçmiş ki üstünden Facebook getirdi ve görmemi okumamı sağladı. Okudum. Ne diyebilirim ki...

Ortaokul yıllarımda saçımı kesen Berber amcanın torunu birkaç ay kadar evvel 30 yaşlarında İstanbul'da ahirete irtihal eyledi. Oğluyla dükkanda hiç karşılaşmadım. Kırk beş senedir gıyabında tanıyorum. Çünkü berber amca söz ederdi. Öğretmen emeklisi olduğunu sanıyorum. O da yazıyor benim gibi. Bir yazısına yorum bıraktım. Profiline baktım gayri ihtiyari.

Şöyle diyor:

"yaşayan bir ölüyüm, artık... oğlumun yanına gitmek istiyorum."

bu söz ciğerimi söktü aldı yerinden. sustum; o gün akşama kadar sustum. sükut ettim. evin kadını "neden konuşmuyorsun" diye sordu iki üç kere iftar sofrasında, cevap vermedim. "televizyonu açmışsın" dedim bir süre sonra. "gözüm görmüyor ya, okumaya çalışıyorum."

evet!..

anlamaz ki evladıyla imtihan olmayan...

evlat acısıyla ateşlerde yanmayan...

bilmez...

ES

Mart 2024