Merhabalar Taşova.net okurları…

Kendi insanımızı nasıl bilirdik?

Saf, temiz, duygusal, yardımsever, merhametli, fedakar vs.

Fakat ne yazık ki, özellikle son birkaç yıldır Türkiye’de sosyolojik ve toplumsal anlamda gerçekten ciddi bir erozyon var. Sanki insanlarımızın gerçek kimlikleri, alt benlikleri yeni yeni ortaya çıkmaya başladı.

Sahi, biz hangi ara bu kadar kötü olduk?

Geçtiğimiz hafta yaşanan İzmir depreminden sonra bu durum iyice gün yüzüne çıktı. Koskoca ülke sanki ikiye bölünmüş ve iki tarafın da birbirini anlamadığı, nefret ettiği bir ülke haline gelmiş.

Tevazu, kadirşinaslık, alttan alma, empati gibi huylar yerini tamamen kavga etme, hakaret etme, bağırma-çağırma, hep haklı çıkma gibi hasletlere bırakmış. A partili de, B partili de bu konuda son derece iddialı. Yani şimdi, niye bu duruma geldik, niye böyle oldu, sebepleri nedir? diye irdelemenin de şu an bir faydası yok. Bunu tamamen siyasetçilere bağlamak ta çözüm değil. Ne yani dünya üzerinde sadece bizde mi siyasetçi var? Siyasetçiler her ülkede var. Fakat bu kutuplaşma stratejisi nedense sadece bizim gibi ülkelerde prim yapıyor. Demek ki bizim halkımız da buna çok yatkın ve istekli…

Ölüm konusunda bile artık kutuplaşacak kadar ruhsuz ve gergin bir hale geldik. Ne acıdır ki, ülkenin bir bölümü, ölenin önce kim ve nereli olduğuna, etnik ve siyasi kimliğine falan bakıp, ona göre sevinip üzüleceğine karar veriyor. Hayretler içinde takip ediyorum. Deprem oluyor, insanlar enkaz altında yaşam savaşı veriyor. Bizdeki gündem; o şehrin son seçim sonuçları, deprem vergisi, Kızılay bağışları, siyasilerin o şehirdeki hal ve hareketleri vs.    Zaten bunları konuşarak bir arpa boyu da yol alamıyoruz. Hep konuşuyor, hep ayrıştırıyoruz. Yapılan güzel bir işi, karşı taraftan biri yapmışsa asla takdir etmiyoruz. Çünkü o güzel işi ancak kendi tarafımızdan biri yapmalı ki, değer kazansın.

Sakın hiç kimse “bu tür insanların sayısı az” diye düşünmesin. Bunların sayıları şu an korkunç seviyede ve ülkenin geleceği açısından en tehlikeli tipler de bunlar.

Bakın bu ülkede gün gelir ekonomik kriz -işsizlik biter, siyasi krizler de biter, terör de biter. Fakat bu nefret tohumu ekilmiş insanlara nasıl çözüm bulunur? İşte bu çok zor..

Yine hatırlarsınız, bundan 2-3 yıl önce İran’da bir Türk uçağı düşmüş ve 11 genç kadın yaşamını yitirmişti. Ülkemizdeki bazı insanların vicdansızlığını o olayda çok daha iyi gözlemlemiştim. Düşünün..11 insan.. Bir tanesi evlenme arifesinde, 3 tanesi anne olma hayalleri kuran hamile kadın ve diğerleri…

Bu insanların arkasından yazılan nefret dolu binlerce yorum, hakaret vs.   Sebep ne ? Zengin olmaları  ve  yaşam tarzları.  Ölen insanın arkasından zengin-fakir edebiyatı yapmak nedir yahu?  Bu 11 insan, arkalarında acılar içinde anne, baba, eş ,çocuk, kardeş, sevgili bıraktılar. Sırf bunun için bile ölen insanlara ve yas tutan ailelerine saygınızın olması bu kadar mı zor?  Bu kadar mı kalpleriniz taşlaşmış ve kararmış ?

Sana “üzülmek zorundasın” demiyorum, bu konuda tabiki özgürsün; ama ölenlere saygı duymak zorundasın. Hayatlarımızı, pazardan meyve seçer gibi seçemiyoruz.. Kimi zengin doğuyor, kimi fakir… Fakat her şey gelip geçici. Şunu bilin ki, elimizde vicdanımız ve insanlığımız dışında bir şeyimiz yok. Kin ve nefret, bu dünyada hiç kimseye bir şey kazandırmadı. Size de kazandırmayacak.

Daha önceleri bu aşağılık yaratıkları pek göremiyorduk. Fakat sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla bunların sayısının ne kadar çok olduğunu da görmüş olduk. Sosyal medyada bu alçakça düşüncelerini paylaşan kişilerin, aramızda yaşamaları ve gerçek hayatta karşılaştığımızda, aynı tutumu sergileyecek olmaları bence tüm ülkeyi korkutmalı..

Başkasının yaşadığı felakete; aptal aptal yorum yapan, içten içe sevinen, kendisine her an hiçbir şey olmayacakmış gibi, tepeden bakma davranışını gösteren insanların bu dünyada bir  böcek  kadar değeri yoktur.

Bu ülkede solcunun da, sağcının da cahili, bilgisizi ve düşünmeyeni hiç çekilmiyor. Hele de içleri böyle kin-nefret dolu ve ikiyüzlü olanların?

Son olarak şunu belirtmek isterim. Bugünkü ortamda ayrıştığımız, ötekileştirdiğimiz ve karşı kutupta olduğunu varsaydığımız insanlar, aynı zamanda bu ülkede bizim kader ortaklarımızdır. Bu da asla unutulmasın.

Sevgi ve saygılarımla

Necip ERKAN