Liyakat: “Bir kişinin kendisine iş verilirken, o işe layık olması, yeterli olması.”

Saygıdeğer taşova.net okurları…Son yıllarda ülkemizde en çok kullanılan kelimelerden birisidir liyakat. Gerçekten de liyakat olmazsa ve liyakatli kişiler iş başına getirilmezse, bir ülkenin yönetim anlamında başarılı olması mümkün değildir. Sırf birilerinin yakını, dostu, akrabası  veya  siyasi düşüncesi kendine yakın diye, ülkedeki stratejik görevler iş bilmezlere verilirse, hem ülkedeki çalışma barışı bozulur, hem de toplumsal huzursuzluk had safhaya çıkar.

Eğer bulunduğunuz yere torpil ile gelmişseniz, sizi o makama getirenlere karşı kendinizi borçlu hissedersiniz. Onların tüm isteklerine, taleplerine cevap vermek zorunda kalırsınız. Haliyle sizi nasıl o makama getirmişlerse, öyle de götürebilirler. Fakat makama hak ederek gelmişseniz, kimseye minnet borcu hissetmezsiniz. Doğru bildiğinizi yapar, haksız ve kanunsuz isteklere karşı da rahatça dik durabilirsiniz. İşte bunları önlemek ve daha mutlu bir toplum yaratmak için, işe alımlarda daha adil bir sıralama olmalı ve kurumlarca yeterli denetleme yapılmalıdır.

Ülkemiz sosyal, iktisadi ve siyasi platformlarda daha güçlü olmak istiyorsa, bu torpil belasıyla mutlaka mücadele etmek zorundadır. Fakat ne acı ki, bu mücadelede başarılı olmak şu an için öyle zor ki ? Belki kanserin tedavisi bile bulunur ama bu torpilin tedavisini nasıl buluruz, bilemiyorum. Çünkü taaa Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana hepimiz ülke insanı olarak bu çarkın bir dişlisi olmuş durumdayız. Bunun ırkı, mezhebi, siyasi partisi falan da yok. Bu sorun tamamen ülke insanının zihniyet sorunu. Bugün hangimiz bir bankaya gittiğimizde, sıra beklememek için tanıdık bir memur aramıyoruz veya hangimiz hastanede çalışan tanıdığı sayesinde ilk sıraya randevu ayarlamak için çabalamıyoruz ? Okul kayıtlarında hangimiz çocuğumuzu daha iyi bir öğretmene vermek için araya hatırı sayılır kişileri sokmuyoruz? Ülke olarak, sanki tanıdık biri olmayınca, bir devlet dairesinde asla işimizin görülmeyeceği gibi garip bir saplantıya sahibiz.

Bir düşünün, bilim yuvaları olan; hakkın, hukukun, eşitliğin öğretildiği üniversitelerde bile artık liyakate  bakılmıyor. Üniversite rektörü  sınav yapmadan, liyakate bakmadan eski sekreterini fakülte sekreteri yapabiliyor.Ya da kendine oy vermiş hocaları Doçent, Profesör vs.  yapabiliyor. Bu yüzden yükselme kriterleri kesinlikle kanunlarla, yönetmeliklere belirlenmeli. Kişilerin eline asla  bırakılmamalı. Adamda hakkaniyet, ahlak, vicdan duyguları yoksa liyakat te olmuyor maalesef.

İşin en ilginç tarafı da, bugün toplumun hangi kesimine baksanız, herkes torpilden şikayetçi. Ama iş kendi kapımıza dayandığında hepimiz ayrımcılık yapıyoruz, ya da yapmak zorunda kalıyoruz. Herkes ısrarla “BEN”  diyor. Haliyle “BİZ” demediğimiz sürece de ne adaleti, ne huzuru, ne de toplumsal barışı sağlayabileceğiz. Bu duruma bir şekilde “DUR”  demeliyiz. Herkesin razı olacağı yeni bir sisteme geçmeliyiz. Evet, biliyorum kolay olmayacak ama bir şekilde olmak zorunda.

Bugün yine bu torpil illeti yüzünden pırıl pırıl gençlerimizi başka ülkelere kaptırıyoruz. 2019 TUİK verilerine göre 330 binden fazla insanımız başka ülkelere göç etmiş veya yerleşmiş. Ne yazık ki göç edenlerin büyük bir bölümü de 24-30 yaş aralığındaki gençlerimiz. Bu gençleri yetiştirmek o kadar kolay mı? Anne-baba olarak dünyanın emeğini harcıyorsun, yetiştiriyorsun, gelecek adına umut dolusun. Ama bir bakmışsın ki, açıkgözün biri gelmiş, torpille senin evladının önüne geçiyor, hakkını gasp ediyor, geleceğini çalıyor. Sonra o genç, başka çare bulamayınca yurt dışına gidiyor. Bu gençlere “yahu sizi bu ülkeden göç ettiren, gururunuzu kıran, sizi isyan ettiren şey nedir?” diye kimse sormuyor. Şimdi başarı sırası olarak YKS’de ilk 5 bine girmiş ve mezun olmuş gencimiz mezun olduğunda iş bulamazken, aynı bölümde ilk 300 bine bile girememiş gencimiz sırf torpil mekanizması çalıştığı için iş bulabiliyor. Yine KPSS sınavında 92 alan bir gence mülakatta 50 verip elemek hangi vicdana sığar? Güvenlik soruşturması yapılıyor zaten. Bu vatanın evlatları art niyetli kişiler yüzünden devletine küstürülüyor. Gerçekten yazık !!!

Yurtdışına giden bu gençler bizim değerlerimiz. Neden bu gençler, onları bu topraklarda büyütüp, besleyip, okutup, emek verdikten sonra gidip başka ülkelere hizmet versinler ki? Suç sadece onlarda mı? Bu beyin göçünü etraflıca araştırmak, sorgulamak zorundayız. Hayalleri sekteye uğramış, geleceğini göremeyen bu gençlerimizi görmezden gelmemeliyiz. Bir an önce bütün kurum ve kuruluşlarda ilkeli, adaletli, erdemli düşüncenin hakim olacağı şeffaf bir anlayışı getirmeliyiz.

Büyük Selçuklu Devleti’nin ünlü veziri Nizâmülmülk bundan tam  1000  yıl önce bu konudaki gerçeği görmüş ve ünlü eseri Siyasetname’de  devlet yönetiminde olmazsa olmazın  “Kabiliyet ve Liyakat” olduğunu belirtmişti. 1000 yıl sonra geldiğimiz noktaya bakın !!!

Sonuç olarak;

Liyakatin olduğu yerde, kim olduğuna bakılmaksızın hak edenler kazanır, yetiştirilir ve yükselir. Böylece makam onurlanır, ülke yücelir ve yükselir.

Liyakatin olmadığı yerde ise kimden olduğuna, kimin adamı olduğuna bakılır ve işe öyle alınır. Kimin arkası güçlüyse, o kişi makamı işgal eder. Makam küçülür, ülke çöker…

Sevgi ve saygılarımla…