Merhabalar sevgili taşova.net okurları.

1,5 yıllık yoğun pandemi sürecinden sonra nihayet okullar açıldı. Öğrenciler okullarına, arkadaşlarına, öğretmenlerine kavuştu. Herkese sağlıklı, başarılı bir eğitim-öğretim yılı diliyorum.

Üniversiteler de çok yakın zamanda yüz yüze eğitime başlayacaklar.Fakat ortada büyük bir barınma sorunu var. Yeterli sayıda yurt olmadığı için evde kalmak zorunda olan üniversite öğrencileri ve aileleri büyük sıkıntı içinde. Özellikle İstanbul’da kirada oturmak zorunda kalan öğrencilerin ve ailelerin, daha doğrusu hemen herkesinAllah yardımcısı olsun. Fiyatlar akıl alır gibi değil. Geçen sene 2.500 tl olan evler  5-6 bin liradan kiraya veriliyor. Şu an şehirde yüzbinlerce Suriyeli yaşıyor. Bununla birlikte ciddi bir Afgan göçü de var. Zaten İstanbul çok kalabalık bir şehir ve yükünü fazlasıyla almışken, bir de bu göçler başta ev ve kira fiyatları olmak üzere birçok sorunu beraberinde getiriyor.

Bu ülkede öğrenci okutmak için zaten şartlar çok zorken, ülke insanı bunu neden fırsat görür de kiraları bu kadar fahiş arttırır ki? Pandemi öncesinde Anadolu’nun bazı kentlerinde öğrencilere 1.500 ile 2000 tl arasında kiralanan evlerin , öğrenciler evlerine döndükten sonra normal ailelere nasıl yarı fiyatına kiralandığını ibretle izlemiştik.Öğrenciye bari bunu yapmayın. Yazıktır, günahtır. Bu duruma artık devletimiz bir el atmalı. KYK yurt sayısı artırılmalı veya yurtların şartları daha da iyileştirilmeli.

Bu yapılanların adına kimileri serbest piyasa veya arz-talep deyip geçebilir. Bana göre ise bunun adı fırsatçılıktan başka bir şey değil. Tamam, şunu anlarım, hayatın her alanında şu an aşırı bir fiyat artışı var. Fakat barınma ihtiyacı insanın en temel ihtiyaçlarının başında gelir ve asla serbest piyasa ekonomisinin insafına terk edilemez.

Şöyle bir ülke insanının haline bakıyorum da, krizi fırsata çevirmeyen bir sektör kaldı mı acaba?

Ülkemizde son yıllarda yaşananlara bir bakalım. Mesela 17 Ağustos 1999 İzmit Depremi’nde binlerce insan, felaketzedelere yardım için bölgeye koşarken; yüzlerce hırsız, mezar soyucu da ceplerini doldurmak peşinde idi. Bunları kendi gözlerimizle gördük, yaşadık.

Yine 2016’da Atatürk havaalanındaki bombalı saldırı sonrasında bazı fırsatçı taksicilerin yaptıklarını hala unutmadık.

Elazığ ve İzmir depremlerinden sonra kiraların anında 2-3 katına çıkarılması yine başka bir ayıbımızdı.

Covid-19 salgını başladığında 25-50 kuruşluk maskelerin nasıl birden 5-10 liraya satıldığına şahit olduk. Kolonya ve dezenfektan krizine maruz kaldık. Marketlerde makarna raflarını boşaltanları,10 teneke Ayçiçek yağı alanları, 20-30 koli yumurta alanları falan gördük.

Anlayışa bak !!!

Birçok insan bu gıda ürünlerine ulaşamazken, sizler stok yaptığınız bu ürünler sayesinde hayatta kalacak ve mutlu-mesut yaşayacaksınız, öyle mi?

Kendimi bildim bileli, her Ramazan ayı geldiğinde herkes te bilir ki, gıda fiyatları her ne hikmetse mutlaka %20-30 zamlı satılır. Sonrasında da bunu yapanlar oruç tutup sevap kazandıklarını düşünürler.

2 ay önce bu ülke yangınlarla boğuşurken yine bu fırsatçılar piyasaya çıkmıştı.Her felakette olduğu gibi kendilerine yakışır şekilde yangın kreminden itfaiye tüpüne, eldivenden maskeye kadar her şeye fahiş zamlar yapmışlardı. Bütün bu olanları gördükten sonraBiz bize yeteriz’ değil de ‘Biz bize kitleriz’ demek geliyor içimden.

Ne acı bir tablo! Bir yanda yangınları söndürmek için canını veren insanlar, bir yanda yangın söndürme aletlerini 2-3 kat artırıp fırsatçılık yapanlar !!! Bir yanda cebinde kalan son kuruşu yardım amacıyla afet bölgelerine gönderen insanlar, bir yanda afet olduğu için ellerini ovuşturan kan emiciler !!!Bu yangınlarda yanan evler, işyerleri onların da olabilirdi. İnsanlar canıyla, malıyla uğraşırken, bu insanları daha da dibe çekmeye çalışmak niye ? Nasıl oldu da bu kadar paragöz, bencil ve çıkarcı bir toplum haline geldik, anlayamıyorum. Toplumumuzda maalesef insanlık, merhamet, şefkat, yardımlaşma ve dürüstlük gibi kavramlar giderek yok olmaya yüz tutuyor.

Biz böyle zamanlarda bile bu davranışları sergileyebiliyorsak, kendi insanımızın, komşumuzun, hemşerimizin, arkadaşımızın çaresizliğinden faydalanıp kendi menfaatimizi düşünebiliyorsak, Allah korusun daha büyük felaket zamanlarında neler yapılabileceğini hayal bile edemiyorum.

İşin özeti Allah bize yokluk veya herhangi bir kaos ortamı göstermesin yoksa biz tam bir canavara dönüşebiliriz. Abarttığımı düşünenler olabilir ama şu son 5-10 yıldaki insanlık dışı tavırları görünce insan ister istemez tedirgin oluyor. İnşallah ben yanılırım.

Ülkemizde insancıl, vicdanlı ve merhametli vatandaş sayımızın artması dileğiyle, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.

 

Necip ERKAN