Yaşadığımız yüzyılda emperyalizm; küreselleşmenin sınırları kaldırdığını, ulus devlet anlayışının önemini yitirdiğini işlemektedir. Oysa; dünyamızda 200’e yakın ulus devlet varlığını sürdürmektedir.

Emperyalizmin amacı; dünya üzerindeki ulus devletlerin siyasi, ekonomik, etnik, dinsel, mezhepsel, sosyal ve kültürel farklılıklarını kullanarak onları bölmek ve parçalamaktır. “Balkanlar”da ve “Kafkaslar”da olduğu gibi emperyalizm daha da ileri giderek teröre karşı olduğunu söylemesine rağmen terörü bahane ederek “Afganistan’ı”işgal etti. Türkiye’de ise PKK terörünün 40 bin insanımızın canını almasına seyirci kaldı, destek oldu. En samimiyetsiz yüzünü de demokrasi, hukuk, özgürlük ve insan hakları gibi evrensel yüce değerleri kullanarak “Irak”ı işgal etti. 650 bin insanın ölümüne sebep oldu. Sonuç olarak Irak’ın petrol kaynaklarının %75’ini 30 yılllığına egemenliği altına aldı.

Görülüyor ki emperyalizmin amacı dünya üzerindeki 200 ulus devleti “Böl-Parçala” taktiğini kullanarak 2000-3000’e yakın devletçikler oluşturmaktır. Böylece kendisine bağımlı kolayca yutulur ülkeler oluşturmak, o ülkelerin insan gücünü, yer altı yer üstü zenginlik kaynaklarını, enerjilerini, sanayisini, tarımını kolayca sömürmek ve kendisine pazar oluşturmaktır.

Son zamanlarda emperyalizme karşı “Ulusal Kurtuluş Savaşı” vermiş tek ve örnek bir ülke olan Türkiye üzerinde de büyük oyunlar oynandığını devletin en üst makamları ve “MİT” dile getirmişlerdir. Tehlikelerin farkına varılarak bu oyunlara karşı acil önlemler almamız, projeler üretmemiz gerektiğini söylemektedirler.

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet; ümmetçilik yerine ulusalcılığı, kulluk yerine yurttaşlığı, kişi iktidarı yerine, ulus iktidarlığını, bağnazlık yerine çağdaşlığı içerir.

Atatürk’ün ulus anlayışı; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşitliğini ön görür.

Atatürk’ün “Türklük” anlayışı ise; anayasamızda da ifade edildiği şekli ile Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.

Bu açıklamaları yapmamdaki amaç, bu kadar sağlam ulus ve demokratik, laik, çağdaş, sosyal bir hukuk devleti yapısına sahip bu ülke, bu ulus basiretsiz, beceriksiz yönetimler yüzünden hak ettiği medeniyet düzeyine ulaşamamıştır.

ABD’nin, AB’nin, IMF’nin dayatmaları, ulus güçlerinin örgütsüzlüğü ve dağınıklığı, halkın eğitimsizliği, işsizliği, yoksulluğu ve kültürel yozlaşma da eklenince; ulus devletin ekonomik, siyasi, etnik, dinsel ve kültürel yapısı çözülme sürecine girmiştir. Böylece Türkiye emperyalizmin küresel sömürü ağına yakalanmış durumdadır. Emperyalizmin “Sevr’de alamadıklarını “Lozan”ı yok ederek almaya çalışıyor. Ulus devletimiz yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Bu gidişe dur demenin yolu da bağımsız maliye, güçlü ekonomik yapı oluşturarak, güçlü ordu, sağlam istihbarat ve iç güvenlik sistemi oluşturarak, onurlu iç ve dış politikalar izleyerek ve ulusal çıkarları gerçekleştirecek yöneticiler yetiştirmekle mümkündür.

Şimdi soruyorum?

Her türlü görüş, düşünce, inanç sahibi olan aydınlara, yurtseverlere, demokratik kitle örgütlere ve siyasi parti temsilcilerimize:

“Hakkıdır Hak’ka tapan milletimin istiklâl” dizeleri (M. Akif)

“İktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.” (K. Atatürk)

“Bağımsızlık benim karakterimdir” sözü ((K. Atatürk)

“Efendiler!.. Yabancıların nasihatleri ve planlarıyla yükselebilmiş hiç bir gelecek olmamıştır. Tarih; böyle bir olayı kaydetmemiştir.” Sözü (K. Atatürk)

Sizlere bu dizeler ve bu sözler ulus devletin, bağımsızlığın ve onurlu yaşamın önemini yeterince anlatıyor sanırım.

Gelin, sömürü yerine paylaşımı, öfkenin ve nefretin yerine sevgiyi, kavganın yerine barışı, ayrımcılığın yerine uzlaşmayı, bağnazlığın yerine çağdaşlığı, aklı bilimi ilke edinip ülkemizi ve ulusumuzu aydınlık yarına, çağdaş medeniyetler düzeyine taşıyalım. YAŞANACAK BAŞKA ÜLKEMİZ YOK.

14.02.2007