Tarih yazmak gibi bir iddiamız yok. Ama tarihe not düşüyoruz. Geçmiş zaman tarlasını kalemimizle eşeleyip bulduklarımızı, duyduklarımızı, okuduklarımızı çoğu zaman da görmek istediklerimizi bu güne taşıma çabasındayız.
Dostlukların komşulukların bir çeşit akrabalık duygularına dönüşerek yaşamı güzelleştiren halleri terk etmemizin neticesi olan yalnızlığımızı okuduğumuz kitapların içinde bulduğumuz güzelliklerle gidermeye çalışıyoruz.
İşte Prof. Dr. Övsev Dörtlemez’in 45 yıllık aktif doktorluk hayatında yaşamış olduğu anılarını anlattığı “Güzel Ülkemin İnsanları” adını verdiği kitabından bir güzellik. Gelin paylaşalım…
“1986 yılının Haziran ayıydı, iki aya yakın bir zamandan beri hastanede yatıp kalkıyordum. Annemin rahatsızlığı gün geçtikçe ağırlaşıyor ve biz hala bir ümit, bir ışık bulabilir miyiz diye çabalıyorduk. Eşim Halis hemen hemen her gün benimle kalıyor, bana büyük bir destek ve güç veriyordu. Bazen gece yarısı bir ilaç lazım oluyor, bu ilaç hastane eczanesinde bulunmayabiliyor, o durumlarda nöbetçi eczane arıyorduk. Evden acil bir şey getirmek gerekiyor, bütün bunlar için el altından bir arabanın hazır olması gerekiyordu.
Yine böyle sıkıntılı bir geceydi. Arabamızın çalışmayacağı tuttu. Saat gece on bir civarıydı. Ne yapacağız, nasıl halledeceğiz diye kendi kendimize çareler üretirken, birden aklımıza Ahmet Başol geldi.
Ahmet, bizim hastanenin bulunduğu semtte, oto elektrikçiliği yapan, işinin ehli, kendisine ve görevine saygılı, filozof kafalı bir ustaydı. Evi de dükkanının hemen yanındaydı . Bu saatte ondan başka yardım isteyebileceğimiz birisi yoktu. Saatin çok geç olduğunun farkındaydık. Ancak gelecek saatlerde neler yaşayacağımızı kestiremediğimiz için arabamızın çalışır halde olması şarttı.
Utanıp sıkılarak telefonla evini aradık. Uykudan uyandırmıştık. Durumu anlatıp bize yardımcı olup olamayacağını sorduk. Kısa bir süre sonra Ahmet geldi. Arabamızı kendi arabasına taktı ve alıp götürdü. Gece yarısını geçeli çok olmuştu. Saat bir iki arasıydı. Arızayı gidermiş, arabayı kullanılmaya hazır hala getirmişti.
Teşekkür ettik. Yaptıklarının bedeli ödenecek gibi değildi. Saatlerce uykusuz kalmış ve emek harcamıştı. Halis cüzdanından para çıkardı ve usulünce vermek istedi. Daha Halis’in cüzdanını görür görmez Ahmet’in yüzü allak bullak oldu ve hiç beklemediğimiz bir şekilde, biraz sitemkar biraz da kırgın bir dille;
“Tüh be! Ayıp ettin be hocam! Ben de zannetmiştim ki, dar zamanınızda aklınıza gelen bir dostunuzum. Şimdi sıradan bir oto tamircisinden ne farkım oldu? Mesele bu işin para ile tamiri ise, bunu herkese yaptırabilirdiniz. Keşke şu hareketi yapmasaydınız” dedi.
Galiba Ahmet haklıydı. Ama, ah Ahmet, keşke sen de bu kadar ağır bir ders vermeseydin.
“Dar zamanda ihtiyacımız olan bir dosta sahip olmak” önemlidir.
“ Bir ihtiyacın olursa, ne olursa olsun, hangi saatte olursa ara” demek de bir şeydir… Ama harekete geçmek her şeydir.”
Peyami Safa “ Olgunluk bir ihtiras disiplinidir. Eskiler buna sahip olanlara “ Kamil İnsan” derlerdi. “ cümlesi ile tarifini yaptığı bu olgun eski insanların iyilik yapmak ve hayır işlemekten duymuş oldukları lezzeti günümüz insanı maalesef duymuyor.
Mal ve dünya tutkusunu kalbinden silmiş ve kazandığı erdem ile kanaatkar nice işinin ehli görevine saygılı, gani gönüllü nice ustalarımızın varlığından mutluluk duyuyoruz. Ama ilçemizin ilk otobüs sahiplerinden Mustafa Altunay’ın mezarlığa gittiğinde okuduğu Fatiha’yı “Ustalar Hariç” diyerek bağışladığını sohbete konu yapanlarımız da az değil.
Bir zamanlar müşteriyi müşteri gibi değil de hatırlı bir misafir anlayışı ile karşılayan kanaatkar Türk esnafı ne yazık ki çok azaldı.
Evet değişim süreci yaşayan bir zaman dilimindeyiz. Kuşaklar arası kopukluk derinleşiyor. Çağın sınırsız sunumları içinde doğan yeni kuşak eski kuşaktan kopuyor. Doyumsuz bir aç gözlülükle yedikçe acıkıyoruz. “ dar zamanda akla gelen dostlar “ azalıyor. Bektaşi babasının feryadına benzer “Ulan nerede basıldığını bilmesem sana Allah diyeceğim” gibi bir şikayetle paranın mabut bankaların mabet haline dönüştüğü acımasız bir çağda yaşıyoruz.
Ez cümle “ İyi kişiler yağız atlara binip gittiler, geride kötü kişiler ve topal atlar kaldı.”
Allah dar zamanda ihtiyacımız olan dostları eksik etmesin…
GÜZEL ÜLKEMİN İNSANLARI
Özkan Gönül Hayati 2 hafta önce
Naci,emeğine yüreğine eline sağlık.Her zamanki gibi,bu güzel yazın ilede neler hatırladım neler.Bir araya geldiğimizde ((Kritik)) yapacak çok malzemeler var.
Cevapla
Şikayet Et
Necdet Üstüntaş 2 hafta önce
Naci kardeşim kalemine yereğine sağlık o kadar güzel veözel cümlelerle anlatmışsınızki dosdluğun ve sevginin değerini sizi tekrar kutluyorum güzel ve özel yazılarınızda buluşmak üzere saygılar
Cevapla
Şikayet Et
-
Enver Seyhan SEPETLİ KÖYÜ 1574 (Enver Seyhan)
-
Müzeyyen Keskin KALECİK KARASI BAĞ BOZUMU FESTİVALİ MUHTEŞEM OLDU../ Müzeyyen KESKİN
-
Hakkı Biçer YERLER MÜHÜRLENDİ… (Hakkı Biçer)
-
Naci Konyar GÜZEL ÜLKEMİN İNSANLARI
-
Sezgin Ünsal GÜLE GÜLE DEMOKRASİ
-
Gültekin ERDAL TÜRKİYE’NİN SEÇİMİ
-
Naci Özkan ❗ Dünyamız bir fay hattı ile yırtılıyor.
-
Celal Güner ÖĞRETMENLERİN ÖĞRETMENİ OSMAN SEVİM
-
Necip Erkan UCUZ HAYATLAR ve ÜSKÜDAR VAPURU !!!
-
Turgut Yıldız YAKACAKLAR
ÇOK OKUNANLAR