Taşova Net | Taşova Gazetesi - Son Dakika - Taşova Haberleri -
HV
19 NİSAN Cuma 14:32

TÜRK İNSANI VE PSİKOLOJİSİ ÜZERİNE…

Necip Erkan
Necip Erkan
Giriş Tarihi : 19-03-2021 10:47

Merhabalar taşova.net okurları

Son yıllarda yaşanan olaylardan dolayı artık kendi insanımızı tanıyamaz hale geldik. Cinayet, şiddet, tecavüz…Kadına, erkeğe, yaşlıya, çocuğa, bebeğe hatta hayvana…Her geçen gün ayrı bir vahşet hikayesi okumaya devam ediyoruz.

Daha geçen hafta Çorum’da oğluyla kavga ettikleri iddiasıyla tartıştığı ortaokul 8'inci sınıf öğrencisi iki çocuğu tabancayla öldüren bir baba vahşetine tanık olduk. Yine “günahkar olmasın” diye kendi babası tarafından boğulan çocuğu, Allah’a kurban etmek için oğlunu boynundan kesen babayı okuduk. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi 92 yaşındaki yaşlı bir kadına tecavüz edip öldüren bir yaratığı da görmüş olduk. Hayat ne kadar acımasız değil mi? 92 yaşındasın, artık ununu elemiş, eleğini asmışsın. Yatağında “artık bir huzurla ölsem” diye dua ediyorsun. Fakat böyle bir acı sonla karşılaşıyorsun.

Ülkenin içinde bulunduğu psikoloji gerçekten içler acısı. İnsanlar barut fıçısı gibi. Sürekli asık suratlar, sürekli mutsuz yüzler, sürekli sinirli insanlar, herkes sanki pimi çekilmiş el bombası gibi. Tahammülsüzlük desen zaten had safhada, kimsenin kimseye en ufak bir tahammülü kalmamış. En küçük şeylerde aşırı sinirlenme, kavga, küfür, silaha davranma, öldürme, yaralama ne ararsan var. Yani geçmişte atalarımız, dedelerimiz artık ne yaşadıysa, nasıl zor şartlar atlattıysa, sanki öfkeli olanlar hayatta kalmış ve neslini devam ettirmiş; fakat iyi niyetli, uyumlu insanlar da tam tersine kaybolup gitmiş gibi.

En çok görülen psikolojik bozukluğumuzun da öfke kontrolü sağlayamama olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede herhangi birisi ile saygı ve mantık sınırları içerisinde tartışmak mümkün değil. Mutlaka o ses yükselir, bağırış çağırış içinde tartışırsınız. Bunu herkes sosyal medyada ve özellikle siyaset tartışmalarında da fazlasıyla görüyordur. Keşke kelime dağarcığımızda  "teşekkür ederim, özür dilerim, affedersiniz, düşünemedim, kusura bakmayın" gibi kelimeler daha fazla yer alabilseydi. 

Tabii bunun sebepleri olarak birçok faktör sıralayabiliriz. Mesela hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, işsizlik, düşük ücret, emekli maaşlarının yetersizliği, adalet sistemindeki sorunlar, liyakat sisteminin çökmesi,  taaa çocukluktan başlayan yarışmacı eğitim sistemi, sınav stresleri vs. sayılabilir.. 

Bizim ülkemizde maalesef şöyle de bir durum var. Çoğu Türk insanı hayatını tamamen “başkaları ne der?” üzerine kurgulamış. Kimse kendi hayatının sorumluluğunu alıp, kendisi için yaşamaya çabalamıyor. Hep başkaları, hep başkaları! Çevredeki herkesin kendisine göre ortak bir doğrusu var ve kimse senin mutluluğunu, mutsuzluğunu düşünmüyor. Mesela ona göre senin evlenmen doğruysa, sana mahalle baskısı yapıyor. Yine çocuk yapman için sana baskı yapıyor. Onlara göre senin isteğinin hiçbir önemi yok. Yeter ki  onlara ve toplumun geneline göre doğru olsun. İleride evlenip mutsuz olsan da kimsenin umurunda olmaz. Onlara göre sen evlenip çok önemli bir şeyi başarmış oluyorsun. Fakat işin en ilginç tarafı bekar ve inanılmaz mutlu biri olursan, bu durum çok ilginç bir şekilde çevrendeki herkese batıyor. İnsanlarımız işte bu sosyal baskıdan dolayı kendi isteklerini hep geriye atıp, yaşamıyorlar ve yaşatmıyorlar. Durum böyle olunca da gönlünce eğlenmeyi, hayata pozitif bakmayı ve gülümsemeyi de bilmiyorlar.

Ülke insanı olarak kendi hayatımızla ilgilenip mutlu olmak yerine, hep çevremizdeki insanların hayatlarıyla ilgilenmek veya onların hayatına müdahil olmak istiyoruz. İnsanları siyasi fikirlerinden tutun, inançlarına, yaşam tarzlarına ve hatta cinselliğine kadar yargılamaya bayılıyoruz. Herkes mutlaka bizim yaşam formlarımıza uygun olmalı, eğer olmazsa ondan nefret ediyoruz. Mesela X partisini destekleyen adamdan, rakip takım taraftarından, bize göre giyinmeyen kızdan, Cuma namazına gelmeyen adamdan, sevgilisiyle el ele dolaşan kızdan nefret ediyoruz. Evet biz her şeyden nefret ediyor ve adeta nefretle yaşıyoruz. Yani bizleri bu kalıba sokan, bu nefretle yaşamaya iten ne? Nereden geliyor bu başkalarının hayatlarına aşırı müdahale hissi? Haliyle de bütün bunlar bizi mutsuz, huzursuz, psikolojik olarak sağlıksız, hiçbir şeyden zevk almayan insanlar haline dönüştürüyor. Mutsuz insanlar, neden mutlu insanlardan bu kadar nefret eder ki? Size küçük bir örnek: Biliyorsunuz düğünlerde evlenen kız, baba evinden çıkarken mutlaka ağlar. Sıkıyorsa ağlamasın bakalım. Yoksa el alem ne der! Hemen çevredekiler “ne kadar da evlenmeye hevesliymiş” deyip yaftayı yapıştırırlar. Dedim ya, bu toplumda mutlu görünmek bile yasak.

Toplumun psikolojisi nasıl düzgün olsun ki?

Normalde mesela ben kimseye “kötü insandır” demem. Fakat son yıllardaki insan profilimiz  bizi bu hale getirdi. Örneğin bu ülke halkı, kul hakkının en büyük günah olduğundan bahseden bir dine mensuptur. Fakat ne yazık ki, bu toplumda en çok yapılan şeylerden birisi de kul hakkı yemektir ama kimse kabullenmez. Bunu yapanlar, başkası bir şey yaptığında, hepsi aynı anda “ama bu günah” diye başının etini yer.

Her işimizi Allah’a havale etmek gibi de bir huyumuz var bizim.

Kötülük veya zulüm gördüğümüzde direnmez ve o kişiyi Allah’a havale ederiz.

Haksızlığa veya iftiraya uğradığımızda “Allah’ından bul” deriz. O haksızlığa direnmek yerine “Allah belanı versin” deriz.

Yolsuzluk, hırsızlık yaparız. “Allah’tan başkasına hesap vermem” deriz.

Görüldüğü üzere her işimizi Allah’a havale ettiğimiz gibi, bir de O’nun emir ve yasaklarına uymayarak üstüne üstlük nankör de oluruz.

İnsanımız keşke ilgisini başka şeylere, mesela hobilere yöneltse, kafasını dağıtsa iyi olmaz mı? Neden bizim insanlarımızın bir hobisi yok ki? Bunun nedeni hobilerin pahalı olması falan da değildir , tam aksine vizyonunun olmamasıdır. Hobi sadece golf oynamak falan değil ki. Düşük bütçelerle de yapılabilecek bir çok hobi var bu ülkede. İşsizlik ve geçim sıkıntısı olmasaydı bile bizim insanımızın bir hobisi olmazdı. Çünkü herkes aşırı sabırsız ve herhangi hobi üzerinde vakit harcamak, ilgisini vermek istemiyor. Bunun yerine sosyal medyayı takip etmek daha çok hoşuna gidiyor. Bütün hayatları akıllı telefonları üzerine yoğunlaşmış. O akıllı telefon elindeyse zaten başka bir şeye de ihtiyaçları olmuyor. Elindeki telefon akıllı olunca kendilerini de akıllı zanneden o kadar çok insan var ki?

Sonuçta, biz ülke olarak ne zaman başkalarının kazanmasına sevinmeyi öğrenebilirsek, işte o zaman yaptığımız şeyler bize hem para kazandıracak, hem de hobilerimiz olacak. Aynı zamanda çocuklarımıza meslek öğretme yeteneğimizi keşfedeceğiz. Güzel ülkemizin kaynaklarını gerçekten hak eden çocukların eğitimlerinde kullanırsak, onlara fırsat tanıyacak bir ortam oluşturursak, zamanla refah ve mutluluk seviyemiz de artacaktır. Bunun sonucunda insanlar kaliteli bir hayata sahip oldukça,  kendi çevresiyle uğraşmayı bırakıp kendi işine bakacak ve bozuk psikolojiler düzelecektir diye ümit ediyorum.

Selam ve saygılarımla…

Necip ERKAN

 

 

YORUMLAR
Reklamı Geç
Advert